Ali Aktaş

14 ve 28 Mayıs Seçimlerinin Analizi; 3 soru 3 cevap

Soru 1. Millet İttifakı ve muhalefetin, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerindeki söylemi, performansı, açmazları, hataları ve güçlü yönleri nelerdi? Muhalefetin Cumhurbaşkanlığını kaybetmesi ve Parlamentoda çoğunluğu sağlamaması bir başarısızlık mıdır? Muhalefetin başarısızlığında hangi ittifak içi ve dışı dinamikler etkili oldu? Seçim sonrası muhalefetin nasıl şekilleneceğini ya da dizayn olacağını öngörüyorsunuz?

Cevap: Her şeyden önce muhalefetin CHP etrafında mevzilenmesi kaybedişlerinin birinci nedenidir. Tek partili devrin üzerinden 73 yıl geçmesine rağmen milletin bu devri ve sonrasındaki bürokratik iktidarı ve uygulamalarını unutmadığını bir kez daha tecrübe ettik. Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” vurgusu da aslında bu hafızanın kabulü manasında idi.

Bununla birlikte “helalleşme” lafının geniş muhafazakar, mütedeyyin ve milliyetçi kesimlerde algılanışı başka türlü oldu. Nihayetinde halihazırda bu kesimin ürettiği bir iktidar vardı. CHP ise iktidarı kendisine isteyip bu kesimlere “merak etmeyin size zarar vermeyeceğim” diyen idi. CHP’nin iktidarı bu kesimlerin iktidarı kaybedip edilgen ve lütuf bekleyen pozisyona geçmesine yol açacaktı. Onlar bunu böyle okudular ve buna izin vermek istemediler.

21 yıllık bir iktidar ve ağır ekonomik kriz şartlarında muhalefetin seçimleri kaybetmesi elbette başarısızlıktır. Üstelik 2019 yerel seçimlerinde Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyükşehirleri almış bir muhalefetin seçimleri kaybetmesinin mağlubiyet olmadığını söylemek gerçekçi olmayacaktır.

HDP’nin aday göstermeyerek Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklaması muhalefetin seçimi kaybetmesinde etken olduğunu düşünüyorum. Saadet, Gelecek ve Deva’nın CHP’yi iktidar yapacak bir ittifak formülünde yer almaları da muhafazakar, mütedeyyin kesimlerin oyunun bu ittifaka gelmesine engel oldu.

Başta savunma sanayindeki gelişmeler ve son Karabağ Savaşı kitlelerin zihninde, tarihsel aklında Türkiye’nin tarihi misyonuna geri dönebileceği gibi bir ümit meydana getirdi. Muhalefet ise buna karşı AB’yi hedefledi, Rusya-Ukrayna Krizinde AB kısıtlamalarını tatbik edeceğini söyledi, İpekyolu Projesi için Azerbaycan’ı bypas eden bir söylem geliştirdi, İHA-SİHA meselesindeki “dokunacağız” ifadeleri de seçmenin kuşkularını büyüttü.

Önümüzde bir yerel seçim var. Muhalefet ancak birlikte hareket ederek var olabileceklerini düşüneceklerdir. Birlikte hareket etmeleri de onlar için bir kaybediş sarmalıdır. Ya CHP haricinde yeni bir ittifak düzeneği kurmak zorundalar ya da birlikte hareket ederek yerel seçimi kaybetmeyi göze alacaklar. Bu da özellikle Saadet, Gelecek ve Deva bakımından tükeniş manasına gelecektir.

Soru 2. Cumhur İttifakı ve İktidarın, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerindeki söylemi, performansı, açmazları, hataları ve güçlü yönleri nelerdi? Cumhurbaşkanlığını kazanması ve Parlamento çoğunluğu sağlaması bir başarı mıdır? Bu başarıda hangi ittifak içi ve dışı dinamikler etkili oldu? İktidarın seçim sonrasında Türkiye’nin kronik sorunlarına ve dış politik konseptine dair nasıl bir yol haritası çizeceğini öngörüyorsunuz?

Cevap: Cumhur İttifakı, Osmanlı’nın ric’at asrından sonra tarihte yeniden var olma hedefi üzerinden seçmenini ikna etti. Seçmen ekonomik kriz gerçeğine rağmen bunu satın aldı. Erdoğan’ın kişisel etkisinin Cumhur İttifakının başarısındaki rolü tartışılmaz bir gerçek. Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan, seçmeni ile gerçek bir bağ kurmuş durumda. Güven üzerine kurulan bu bağın kolay kolay çözülemeyeceği anlaşılıyor.

HÜDA-PAR ile MHP ve Sinan Ogan’ı, AK Parti ile Yeniden Refah Partisi’ni biraraya getirebilmiş bir ittifakın Türkiye’nin çeşitli renklerini “yerlilik ve millilik” damarı üzerinden yekvucut hale getirebilmiş olmasını seçmen değerli gördü. Millet İttifakı bileşenlerinin arasındaki tutkalı ise zayıf buldu. Onları “Erdoğan nefreti” ile biraraya gelmiş bir topluluk olarak gördü. Meclis çoğunluğunu açık ara kaybetmeleri ise onlar için zaten bir felaketti.

Yeni dönemde iktidarın 15 Temmuz’un olağanüstü koşulları da sona erdiğine göre normalleşmeye gitmesi gerekiyor. Kurallı bir toplum ve devlet üretmesi lazım. Dış politikada 2 asırlık denge politikası yakın çevre ölçekli inisiyatif almalarla birlikte devam edecektir. Türkiye, bölge gücü olma vasfını güçlendirecek belirleyici hamleler yapmak isteyecektir. İktidarın bütün bunları ne yapıp edip bir bölgesel ya da küresele savaşa dahil olmadan başarması gerekiyor. Bu nedenle 2. Cihan Harbi koşullarından savaşsız çıkmamız dikkate alınmalıdır. Her ne kadar o dönem ordumuz bugünkü ile mukayese kabul etmeyecek kadar zayıf ve bir dünya savaşına giremeyecek kadar teçhizatsız olsa da izlenen politikanın değerli olduğunu düşünüyorum. Böyle bir devre gelecek olursa biz üretimimizi dış satıma tahsis ederek rampasından havalanan bir füze gibi ekonomisini canlandırma fırsatını kaçırmamalıyız. Bunun da birinci koşulu savaşa dahil olmamaktır.

Soru 3. HDP/YSP’nin seçimler boyunca izlediği, seçim stratejisini nasıl buldunuz? Söylemi, kadrosu, performansı, hataları, açmazları ve güçlü yönleri nelerdi? Doğu ve Güneydoğu’da Cumhurbaşkanlığı 2.Tur seçimlerinde yüzde 5-9 arasında olduğu söylenen katılım düşüklüğünü nasıl okumak gerekir? HDP/YSP’yi seçim sonrasında neler bekliyor? Nasıl bir yapı ve söylem ile hareket edeceğini öngörüyorsunuz?

Cevap: HDP/YSP bu seçimde kendini CHP Genel Başkanını Cumhurbaşkanı yapmaya tahsis etti. Bunun sonucu olarak da CHP ve TİP’e oy kaybetti. HÜDA-PAR’ın bir aktör olarak bundan sonra var olması da HDP/YSP çizgisini günden güne zayıflatacaktır. Çoğunluğu itibariyle Dindar Kürt Seçmenin hayatıyla uyumsuz bir çizgi içindelerdi. Buna rağmen “kimlik ispatı” iddialaşması ile oy almayı başarıyorlardı. Artık mecliste aynı kimlikten bir parti daha var ve üstelik Dindar Kürt Seçmenin dünyasına yabancı değil. Benim öngörüm 15 yıl/3 seçim sonunda Seküler Kürt Siyasetinin minimize olacağı şeklindedir.

Öte yandan HDP/YSP’nin önünde en önce iki kısıtlayıcı bariyer bulunmaktadır: PKK ve bölünme korkusu. Silahlı örgüt son bulmadıkça bölünme korkusunun sona ermesi de mümkün değildir. Milletin 93 Harbi olarak adlandırılan 1877/1878 Osmanlı Rus Savaşı, Balkan Savaşları ve Birinci Cihan Harbi ile yaşadığı travma hala capcanlıdır. Bu travma bu milleti bu topraklara perçinlemiştir ve en ufak bir kayba tahammülü yoktur. Dolayısıyla bu korkuyu gidermedikçe HDP/YSP’nin hüsnükabul görmesi de mümkün değildir.

PKK, HDP/YSP’nin ayağında kangrenleştiren bir prangadır. Olmasa idi bu partinin CHP seçmenini kazanıp CHP’yi marjinalleştirmesi bile mümkündür. Lakin bahsettiğimiz koşullar devam ettiği sürece HDP/YSP’nin CHP yerine seküler muhalefetin büyük merkezi olma imkanı da bulunmamaktadır. Aksine HDP/YSP seçmeninin dindar kısmının zamanla ve özellikle bölgede HÜDA-PAR tarafından kazanılması ile yüzleşeceklerini düşünüyorum.

Ali Aktaş

Ahlak, Adalet, Özgürlük, Ekmek için çalışacağız. Eş, Baba, Oğul, Kardeş, Avukat.

Yorum Ekle